Brahms’ın Liszt’i Ziyareti

Loading

Bu yazı oldukça önemli iki büyük klasik müzik bestecisi arasında yaşanan bir dizi olayları anlatmaktadır. Konuşacağımız isimler klasik müzikte romantik dönemin büyük önderlerinden Johannes Brahms ve Franz Liszt olacak. Bu büyük bestecilerin hayatlarını bundan önceki yazılarımın çoğunda anlattım kısa kısa olmak üzere. Bestecilerin hayatlarını bilmeden yaşanan bu olayları okumanın sağlıklı olmayacağı düşüncesini taşımakla birlikte ne olur ne olmaz diye bu yazıma da bu iki bestecinin hayatını kısa bir şekilde eklemeyi uygun görüyorum. Ardından Johannes Brahms ve Franz Liszt arasında yaşanan olaylara geçeceğiz. Bu olaylar birbirinden ilginç ve heyecanlı olaylardır fikrimce. 

Johannes Brahms:

Johannes Brahms ( 7 Mayıs 1833 – 3 Nisan 1897 ), orta Romantik dönemin Alman bestecisi, piyanisti ve orkestra şefidir. Hamburg’da Lutherci bir ailede doğan Brahms hayatının çoğunluğunu müziğin kalbinin attığı yer olan Viyana’da geçirir. Ayrıca Brahms müziğinin olgunlaşması sürecinde bu şehirden oldukça etkilenir. İleride öyle başarılara imza eder öyle bir şekilde klasik müzik dünyasını sarsar ki derinden klasik müziğin 3 B’sinden birisi olarak anılır. Bunlar sırasıyla Bach, Beethoven ve Brahms’tır. Brahms, senfoni orkestrası, oda toplulukları, piyano, org gibi müziğin çeşitli alanlarına eserler besteledi. Bir virtüöz piyanist olarak, kendi eserlerinin çoğunun prömiyerini yaptı. Pek çok senfonisi ve piyano için yazdığı zorlu eserler Brahms önderliğinde seslendirildi. Piyanist Clara Schumann ve kemancı Joseph Joachim ( üçü yakın arkadaştı ) dahil olmak üzere zamanının önde gelen sanatçılarıyla çalıştı. Brahms’ın yazdığı alıştırmalardan aranjelere pek çok türdeki eserleri şu anda da çoğu piyanist ve orkestra şefi tarafından tercih edilen eserler arasındadır. Brahms, çağdaşları ve daha sonraki yazarlar tarafından hem gelenekçi hem de yenilikçi olarak kabul edilmiştir. Aslında bir devrimcidir! Büyük bir kısmı müziğinin büyük ustaların müziklerinin altındaki köklere dayanmaktadır. Bu yapıların içine gömülü derin romantik motifler vardır. Bunu Scherzo’larda ve Sonat’larda derinden hissedebilirsiniz. Bazı çağdaşlar müziğini aşırı akademik bulurken ( özellikle sonat allegro formunu ), katkısı ve işçiliği Arnold Schoenberg ve Edward Elgar gibi çeşitli figürler tarafından takdir edildi. Brahms’ın eserlerinin gayretli, son derece inşa edilmiş doğası, bir nesil besteci için bir başlangıç noktası ve ilham kaynağıydı. 1896 yazında Brahms’a sarılık teşhisi kondu ve daha sonra Viyanalı doktoru ona karaciğer kanseri teşhisi koydu ( babası Jakob’un öldüğü yer ). Son kez 7 Mart 1897’de Hans Richter’in Senfoni No.4’ü yönettiğini gördüğünde halka açıldı; dört hareketin her birinden sonra alkış vardı. Ölümünden üç hafta önce, Mart 1897’de Johann Strauss’un opereti Die Göttin der Vernunft’un ( Akıl Tanrıçası ) prömiyerine katılmaya çalıştı. Durumu giderek kötüleşti, ayakta duramaz hale geldi. 3 Nisan 1897’de Viyana’da 63 yaşında öldü. Brahms, Viyana’daki Viyana Merkez Mezarlığı’nda, Victor Horta tarafından tasarlanan ve Ilse von Twardowski’nin heykeliyle tasarlanan bir anıtın altına gömüldü.

Franz Liszt:

Kendisi 22 Kasım 1881 yılında Anna Liszt ve Adam Liszt’in oğlu olarak Doborjan köyünde, Macaristan’da doğdu. Babası Adam Liszt piyano, keman, çello ve gitar çalıyordu. Prens II. Nikolaus’un hizmetindeydi ve Haydn, Hummel, Beethoven gibi devleri çok yakından kişisel olarak tanıyordu. 6 yaşında Liszt, babasının piyano çalışını dikkatlice dinlemeye başladı. 7 yaşında Adam, Liszt’e piyanoyu öğretmeye başladı. 8 yaşında ilk beste çalışmalarına başlayan Liszt, o yaşlarda konserlere katılmaya da başlamıştı. Bu konserlerden sonra Liszt’e bir sürü sponsor, maddi destek teklif etti Viyana’da okuması için. Tabi Viyana artık eski Viyana değil fakat hala müziğin kalbiydi. ( Chopin de sonralardan Viyana’nın beklediği gibi çıkmadığını mektuplarına yazacaktı. ) Liszt orada Carl Czerny’den dersler almaya başladı. Kompozisyon derslerini ise Ferdinando Paer ve Antonio Salieri’den alıyordu. Liszt 1 Aralık 1822’de çıktığı konserde inanılmaz bir başarı elde etti, Beethoven ve Schubert ile de tanışma fırsatı yakaldı. Bu sıralarda Liszt’in yazdığı eserlerden birisi de Diabelli’nin Vals’i Üzerine Çeşitlemeler ki 33 Beethoven Çeşitlemesi’ne de benzer. Bu eserlerlden sonra Liszt, ” Çocuk Besteci ” olarak bilinmeye başladı. 1827 yılında ( Liszt 16 yaşında. ) babasının kaybı üzerine Liszt Paris’e taşınıyor 5 yıl için. Annesi ile birlikte ufak bir apartmanda yaşayan Liszt turnelere çıkmaktan vazgeçip parasını bazen sabahtan geceye kadar süren özel derslerden karşılıyordu. Öğrencilerine ulaşmak için şehrin dört bir yanına gidiyordu. Ayrıca bu yüzden Liszt’in sigara içme ve alkol kullanma gibi alışkanlıkları da yavaş yavaş hiç bitmeyecek bir şekilde başlıyordu. Takip eden yılda Liszt, öğrencilerinden birisi olan Caroline de Saint-Cricq’e aşık oldu. Karşılıklı hisseden Caroline ve Liszt’in önünde kızın babası 10. Charles’ın ticaret bakanı Pierre de Saint-Cricq vardı. Pierre, ilişkinin kesilmesinde ( nedense ) ısrar etti. Devamında Liszt çok hasta düştü ve bu olay hemen Paris gazetesinde çıktı. Liszt uzun bir süre derin ve karamsar bir pişmanlıkla dini düşündü. Annesinin engel olmasından önce Liszt, kiliseye katılmak bile istedi. Annesi bu duruma engel olsa da Liszt ilerleyen yıllarda bu tutkusunu sürdürecektir. ( Bu arada Liszt rahip ve piyanist olmanın yanında bir aranjör, organist, öğretmen, şef, virtüözdü. ) Liszt hayatının bu dönemlerinde birçok yazarla da tanışma fırsatı buldu. Bu yazarlar içinde Victor Hugo, Alphonse de Lamartine ve Heinrich Heine gibi isimler vardı. ( Liszt Romantik Dönem’de önemli bir besteciyken Victor Hugo da edebiyatın romantizminde çok etkilidir. ) Ayrıca ilginçtir ki hayatının yine bu dönemlerinde neredeyse hiçbir şey bestelemedi Liszt. 1830 yılında olan Temmuz Devrimi ona ” 3 Şanslı Gün ”ün olaylarına dayanan bir Devrimsel Senfoni yazması için bir ilham verdi. Liszt kendisini çevreleyen olaylara daha da ilgi gösterdi. 4 Aralık 1830 yılında Fantastik Senfoni’nin galasından bir gün önce Hector Berlioz ile tanıştı. Liszt için Berlioz’un müizği çok önemli bir yere sahiptir ve ayrıca Liszt’in sonrasında kabaca ” Şeytani Müzik ” olarak anılacak müziğinin temellerini Berlioz’dan aldığı söylenir. Liszt’in erken yaşamı ve çocukluğu aşağı yukarı bu önemli olaylara dayanır. Liszt sonraki yaşamında da oldukça görkemli yaşadı. Kadınları ve alkolü çok severdi. Çok yazdı çok aranje etti çok besteledi. Çok sevdi ve çok arkadaşı oldu. Tam bir şef ve virtüöz olan bu besteci, 31 Temmuz 1886 yılında Almanya’nın Bayreuth kentinde, 74 yaşında resmi olarak, kızı Cosima’nın ev sahipliğinde Bayreuth Festivali’nde kapmış olabileceği zatürree sonucu öldü. 

Johannes Brahms’ın Franz Liszt’i Ziyareti:

Johannes Brahms diğer çağdaşlarına göre geç doğmuş bir isimdir. 1833’de doğmuş olması sebebiyle Robert Schumann, Clara Schumann, Frederic Chopin, Franz Liszt gibi isimler Romantik müziği oldukça fazla geliştirmiş ve piyanoyu tanrı katına çıkarmışlardır. Bu insanlar özellikle tuşlu çalgı olan piyanoda büyük devrimlere yol açmışlar ve çoğu formu belirlenen kalıplar dışına atmışlardır. Özellikle yazımızın ilerleyen kısımlarında da anlatacağım sonat formunu Chopin ve Liszt oldukça farklı bir evreye taşımışlardır. Chopin’in 3 numaralı Si Minör Piyano Sonatı ile Liszt’in yine Si Minör Piyano Sonatı bu türün en büyük örneklerindendir. Brahms anlattığım üzere küçük formlarda oldukça usta işler yapıyordu. Özellikle sonat allegro formunda ve scherzo türünde verdiği eserler zamanına ve kendisine göre oldukça iyiydi. Mi Bemol Minör Scherzo oldukça güzel ve romantik altyapı ile hazırlanmıştır. Bu geri kalmışlığın hissinde ve etkisinde olacak ki Brahms eserlerini sürekli büyük bestecilere gösterme çabasındaydı. Beethoven’ın senfonilerinden çok etkilenmiş, tüyleri diken diken olmuş ve korkmuştur bu büyüklüklerden. Brahms arkadaşına yazdığı bir mektupta şöyle bahseder: ” Asla bir senfoni yazamayacağım. Arkanızda Beethoven gibi bir devin ayak seslerini duymanın ne demek olduğunu bilemezsiniz. ” Tabi sonrasında Brahms 4 senfoni besteleyecektir. Bu mektuptaki öngörüleri boşa çıkacaktır. Aynı Schubert gibi Brahms da bir Beethoven hayranıydı fakat bir ufak nokta vardır burada dikkat edilmesi gereken. Brahms’ın ne yazık ki Beethoven ile tanışma şansı olamayacaktır. Bu sebeple soluğu Robert ve Clara’nın yanında alır Brahms. Öyle ki çok büyük dostlukların temelidir o buluşma. Brahms’ın kararını son anda değiştirmesi ve büyük bir cesaret ile kapıyı çalması sonucu oluşan bu dostluk ve aşk ( Clara’ya ilk görüşte aşık oluyor Brahms. ) sonrasında Robert ve Clara ölene kadar devam edecektir. Brahms Clara’yı Robert öldükten sonra asla yalnız bırakmayacak ve her daim onunla birlikte olacaktır. Hatta öyle ki sırf ona yakın olup ona yardımcı olmak adına evini bile Clara’nın evinin yakınına alacaktır. Clara öldükten sonra Brahms’ın söylediği tek şey şu olur: ” Bu hayatta değer verdiğim tek varlığı da kaybettim. Artık kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı. ” 

Aynı bu şekilde büyük bestecilerle tanışma arayışı sırasında Franz Liszt’e elbet yolu düşüyor. Liszt zaten o dönemlerde Tanrı gibi piyanoda. Oldukça şovmen oldukça zengin ve oldukça büyük bir besteci. Brahms’ın ziyaret teklfini seve seve kabul eden Liszt Brahms’tan çalıştığı eserleri getirmesini de istiyor. Gün gelip çatmış. Brahms ve Liszt sonunda buluşmuşlar Liszt’in, ev demek hafif kalır, sarayında. Öncelikle büyük bir ziyafet veriliyor. Brahms ve Liszt yemekleri yedikten sonra oturma odasına geçmiş konuşuyorlar. O sırada arkada Frederic Chopin isimli bir bestecinin notaları duruyor. ( Chopin Op.10 ve Op.25 Etütlerini Liszt ile metresine ithaf etmişti. ) Fakat Brahms bu besteciyi tanımıyordu! Liszt’e götürdüğü eserlerden birisi Piyano Sonatı ve Mi Bemol Minör, Scherzo’suydu. Op.4. ( Scherzo şaka anlamına gelir. İtalyancadır. ) Franz Liszt eserleri inceler ve Brahms’tan çalmasını ister. Brahms her ne kadar bunun hayalini kursa da kabul etmez bu teklifi. Liszt oldukça şaşırır. Liszt’in ısrarlarına rağmen Brahms kabul etmez bu teklifi. Sonrasında Liszt: ‘ Peki madem. Ben çalayım. ‘ der ve piyano başına oturur. Anlatılanlara göre Liszt eseri baştan sona tam tempoda eksiksiz çalar. Bu Brahms’ı beyninden vurulmuşa çevirir. Öyle ki Brahms buna çok şaşırır ve Liszt’e sinirlenir. Yazdığı eserin o kadar kolayca çalınabliecek bir eser olmadığını kendisi de biliyordur. Aslında bu durum alışılagelmiştir. İddialara göre Chopin bir gün Do Majör, Şelale Etüdünü çalarken Liszt yanına gelmiştir Chopin’in ve onun çaldıklarını ezberden tam tempoda yine çalmıştır notaya bakarak. Bunlar iddialar olsa da Liszt’in virtüözitesini sorgulamak tabi ki kimsenin haddine değildir. Neyse. Brahms dinler ve Liszt eseri bitirir. Yanlarında duran bir başka arkadaşları şöyle der: ” Bu eseriniz oldukça güzel ve sağlam olmuş. Chopin’in Scherzo’suna benzettim. ” bunun üzerine Brahms ekler: ” Chopin mi? O kim? Daha önce hiç duymadım. ”

Brahms’ın eserlerini oldukça beğenen Liszt sonrasında yeni bitirdiği eser olan Si Minör Piyano Sonatını çalmak ister Brahms ve arkadaşlarına. Konuklar seve seve büyük de bir heyecanla kabul ederler bu teklifi. Liszt’in bu sonatı oldukça uzundur ve tek bölümlüdür. Alışılagelmişin tamamen, cidden, dışındadır. Öyle ki anlatılan hikayelere göre Brahms bu performans sırasında o günün verdiği hem fiziksel hem de mental yorgunluktan uyuyakalmıştır. Liszt bunu farketmiş ve hiç bozuntuya vermeden eseri tamamlamıştır. Her ne kadar bozuntıya vermeden eseri tamamlasa da canı çok sıkılmıştır bu duruma ve kapıyı vurarak odadan uzaklaşmıştır. Bu durum müzik tarihçilerinin bir kısmı tarafından doğru kabul edilirken bir kısmı bunu yalanlar. Kanıtları da o kadar büyük bir seste hiçbir insanın uyuyamayacağıdır. Özellikle öyle bir eserde özellikle öyle bir akustikte özellikle de öyle bir piyanistin çalışında uyuyakalmak cidden pek inandırıcı değil. Brahms’ın Liszt’i ziyareti de böyle olmuştur işte. Sonrasında Liszt Brahms’ı gayet sevmiş ve ona yardımcı olabildiği her konuda yardımcı olmuştur. Tabi ondan önce Clara ve Robert gelmiştir fakat Liszt de oldukça Brahms’a yardım etmeye çalışmıştır. Zaten Liszt bir zengin olmasının yanında oldukça da yardımsever birisiydi. Parasının çoğunu hayır kurumlarına bağışlar ve bazı konserleri özellikle ücretsiz yapardı. Bu bakımdan da oldukça büyük bir adamdır franz Liszt.

Kapanış:

Size anlattığım bu ilginç hikayeden umarım zevk almışsınızdır. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle. Hoşça kalınız, müzikle kalınız… 

Brahms’dan bir eser: https://www.youtube.com/watch?v=-JXvjejaVEc
Liszt’ten bir eser: https://www.youtube.com/watch?v=ZrmaZGjWg1I

5 1 vote
Yazıyı Puanla
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments