Chopin’i Anlamak

Loading

Bir klasik müzik bestecisini anlamak oldukça zor bir iştir. Matematiksel limit tanımına oldukça benzer. Anlamaya sürekli yaklaşsak da hiçbir zaman, belki de, anlayamayacağımız, sonunu getiremeyeceğimiz bir yolculuktur bu besteciyi anlama serüveni. Bu yazının yegane amacı ve dayanağı bir besteciyi, spesifik olarak Chopin’i ele aldık yazıda, anlamanın zorluğu üzerinde bir bilinç kazandırmaktır. Yazımıza ” Klasik Müzikte Romantik Dönem ” başlıklı paragrafla başlayalım.

Klasik Müzikte Romantik Dönem

Klasik müzik büyük Alman besteci Johann Sebastian Bach’tan bu yana oldukça değişti ve devrim geçirdi. ( Evrim değil. ) Barok Dönem olarak adlandırılan dönemde özellikle din baskısı öylesine yüksekti ki genelde tüm besteciler kilise ya da saray için müzik yapıyordu ve bu müzik dini amaçlara hizmet ediyordu. Hatta öyledir ki Bach’ın neredeyse tanrı katına çıkardığı Prelüd ve Füg formunda minör tonundaki füglerin majör bitmesi dini bir amaca hizmet eder. ( Amaçlardan birisi budur. Başka amaçları da vardır. Yazıda detaylı olarak bahsetmeyecek olsam da o dönemin orglarındaki sesin daha iyi bir armoni verebilmesi için kilise akustiğinde böyle bir tercih yapılırmış. ) Bu dini sebep şudur ki eserin bitişi ölümü simgeler. Ancak ölüm olsa bile tanrı katında yeniden yaşam olacağının inancın taşıdığı için kilise eserlerin majör bitmesini, ruhun asla ölmediğini ve insan ölünce ruhun bir hürriyete kavuştuğunu simgelemek için istemiştir. Bu tür istekler doğrultusunda Bach ve zamanının büyük bestecileri bu türdeki eserleri belli formlara ve kurallara bağlı kalarak yazıyordu. Bu da her ne kadar öyle gözükmese de, gözüktürülmek istenmese de daha doğru olur, müziği oldukça kısıtlıyor ve bestecinin özgürlüğünü kısıtlıyordu. Mozart ve büyük Beethoven ile başlayan dönem müziğin daha da serbestleştiği ve bestecinin bir benlik kazandığı dönemdir. Mozart klasik müziğin dahi çocuğu ve haylazı olarak bir çağğ kapatmış ve Klasik Dönem adında yepyeni bir çağ açmştır. Özellikle sonat-allegro formunun babasıdır ve kesinlikle sonat formunun üstadıdır. ( 3 bölümlü sonatlar için konuşuyoruz. Scarlatti’nin yüzlerce sonat bestelediğini ve büyük katkılar sağladığını yoksa hepimiz biliyoruz. ) Beethoven ise bambaşka. İlk eserlerine bakarsanız Mozart’tan oldukça, ciddi anlamda, etkilendiğini görebilirsiniz. Sonrasında kendi özgün besteci stilini bulduğunu da sonatların ilerlemesinden ve senfonilerin çıkışından çok daha iyi anlayabilirsiniz. Verdiği her eser neredeyse bir devrim niteliğindedir. Senfoniciliğin kökten değişimini sağlayan Eroica Senfonisi’nden tutun sonat formunu değiştiren ve tekrarı sekvensi sonatlara kazandıran Do Majör Piyano Sonatı N.21 ‘ Waldstein ‘a kadar çeşitli türlerde büyük devrimler yapmıştır. Romantik dönemin de ilk tohumlarını pekala Beethoven atmış ve oldukça geliştirmiştir. Özellikle 23 numaralı piyano sonatını dinledikten sonra ya da 7 numaralı senfoniyi dinlediktten sonra hala ‘ Klasik Dönem ‘de kaldığını düşünen yoktur sanırım. En ilginç örneklerden birisi de Fidelio Operası’dır. Beethoven’ın yazmış olduğu ilk ve son opera olan Fidelio Beethoven gençken yazılmışş ve 20-25 yıl kadar sonra yine Beethoven tarafından yeniden düzenlenmiştir. Bu özellikleri bakımından Fidelio ‘ Klasik Dönem Beethoven’ı ‘ ve ‘ Romantik Dönem Beethoven’ı’nın bir karışımı olmuştur. Eser Beethoven tarafından sonradan kısaltılmıştır. Günümüzde nadiren de olsa seslendirilir. Ve evet değerli okurlar… Romantik dönemin tohumları ve müzikte özgürleşmenin ilhamları ve ayak sesleri işte böyle başladı. Newton’ın zamanında dediği gibi: ” Daha ilerisini görebilmek için bu devlerin omuzlarında yükseliyoruz! ” Saydığımız dönemlerdeki eserler ve besteciler cidden müziği tanrı katına yükseltmişler ve armoninin temellerini atmışlardır. 

Frederic Chopin Portresi
Frederic Chopin Portresi

Romanti̇zm’i̇n Klasi̇k Müzi̇kteki̇ Tercümani: Frederi̇c Chopi̇n

Frederic Chopin aslında oldukça geç bir dönemde dünyaya gelen bir bestecidir. Din otoritesi zayıflamış ve dinin yerini duygular ve akıl almaya başlamıştı. Öyledir ki Chopin doğduğunda dünyada milliyetçilik rüzgarları esiyor ve herkes fırtınanın geleceği anın ayak seslerini evlerinden büyük bir dikkatle dinliyordu. Chopin biraz şanssız olarak Polonya’nın Zelazowa Wola köyünde doğdu. Polonya Ruslarla savaşını sürdürüyordu ve Chopin daha genç bir delikanlı olunca 1830 dolaylarında Rusya Polonya’yı işgal edecekti. Savaşların içinde doğan bu büyük bestekar tam bir milliyetçi ve tam bir romantik Paris beyefendisiydi. Oldukça kibar kişiliği ve konuşma şekliyle çoğu insanı etkilemiş ve bestelerinde erken dönemde oldukça nazik tınılar elde etmiştir. Hatta yazdığı eserlere bakıldığında Mozart etkileri her yeri sarmıştır. Chopin büyüdükçe ve geliştikçe anavatanına olan bağı arttıkça artmış ve içindeki öfke ve pişmanlık yerini romantizmin ışığına bırakmıştı. Hassas ve hasta bedeni, romantik ve küle dönüşen kalbinin sesiyle ellerinden piyano tuşlarına dökkülüyordu. Tuşlara ve romantizme adanmış bir yaşamı olan Chopin sadece 39 yıl yaşasa da belki de ölümsüz olabilecek türde bir dramatiklik ve romantizm ile eserlerini yazmıştı. Bunlara bakıldığı zaman Chopin’i anlamak gittikçe zorlaşmıştır. Fransa’ya gitme kararını alması hayatında büyük dönüm noktası olmuş, ailesinden ve çok sevdiği vatanından ayrılması ona çok büyük üzüntü ve sonrasında pişmanlık vermiş ve eserlerinde ve notlarında bunu her zaman dile getirmiştir. Yazdığı her eserde yeni tekniklerin ve nüansların keşifçisi ve önderi olan Chopin şüphesiz Noktürn, Polonez, Vals, Balad, Scherzo gibi küçük türlerin büyük isimlerini piyanoda ünlendirmiştir. Hayatı boyunca 21 Noktürn, 19 Vals, 4 Balad ve 4 Scherzo, 2 Konçerto, 27 Prelüd, 27 Etüt, 56 Mazurka, 4 Sonat, 1 Üçlü vb. pekçok eser yazan besteci hiçbir eserini piyanodan mahrum bırakmamıştır. Bu sebeptendir ki Chopin’in kalbi piyano tuşlarında atmaktadır. Bir devletin düzenlediği en büyük ilk ve tek yarışma olan Chopin Yarışması da adından anlaşılacağı gibi Chopin’e ithafendir ve Polonya hükümeti tarafından her 4 yılda bir yapılır. Polonya’da Chopin müzelerinden Chopin Araştırma Enstitüsüne, Chopin Parkı’ndan Chopin Banklarına kadar birçok yapı Chopin’e ithaf edilmiştir. Chopin öyle milliyetçi ve öyle vatanına sadıktı ki vatanı da aynı şekilde ona sadık kaldı ve ona sahip çıktı. Son isteği olan ‘ Ben öldükten sonra kalbimi çıkarıp Polonya topraklarına gömünüz. ‘ isteği de ablası Ludwika tarafından özenle yerine getirildi. ( Bu isteğin sebebi Chopin öldüğünde Paris’teydi. ) Hayatı boyunca yaşamış olan romantikler içinde Chopin’in ayrı bir yeri vardır. Son isteklerinden bir diğeri de cenazesinde Chopin’in ünlü Re Minör Requiem’inin çalınmasıydı. Bu sebeptendir ki Chopin’in cenazesinde 4 ve 20 numaralı Prelüdlerinin yanında Mozart’ın Requiem’i de çalınmıştır. Chopin’in Bach ve Mozart hayranlığını göz önüne alırsak bu oldukça normaldir. Çok yakın dostu Macar piyanist ve şef Franz Liszt de çok sevgili dostunun ölümünün ardından onun Re Bemol Majör, Noktürn Op.27 eserine çok benzer ve ithafta bulunan Re Bemol Majör, Konsolasyon eserini bestelemiş ve dostunun anısına ithaf etmiştir. Büyük Rus besteci Sergei Rachmaninoff da Chopin’in 20 numaralı Prelüd’ü üstüne varyasyonlar bestelemiş ve Chopin’e duyduğu saygıyı aktarmıştır. Yine Scriabin ilk sonatlarında Chopin etkisinde kaldığını gizlememiş ve onun motfilerini tercih etmiştir sonatlarında. Çok sevdiği dostu Robert Schumann bir yazısında onun için ‘ Beyler ve bayanlar! Bu dahinin önünde şapkalarımızı çıkaralım! ‘ demiştir. Bu kadar örneği neden veriyorum sizce? Chopin’in duygularını ve yaşanmışlıklarını bu kadar büyük isimlerden dinlemek cidden tüyler ürpertici! Çok dramatik ve çok melankolik kanaatimce. 

Hayatı boyunca hasta olan, aşk acıları ile kalbi küle dönüşen, tüm gücünü piyano tuşlarına ve seslerine adayan bu büyük bestecinin yarattığu bu melankolik cennetten bizi kimse kovamayacaktır…

Chopin’den bir eser: https://youtu.be/gV_x_QY1P5c

5 1 vote
Yazıyı Puanla
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments