Schumann ve Liszt’in Kavgası

Loading

Herkese merhaba. Yeni bir “çarşamba yazısında” birlikteyiz. Bu haftanın konusu iki büyük klasik müzik bestecisi hakkında. Yazıya direkt geçmek isterdim fakat yine de sizinle biraz da olsa konuşmak istiyorum yazı ve bazı düşüncelerimizle ilgili. Öncelikle bu yazı oldukça tarihsel bir yazı oldu. Yani sadece olayı öğrenmek isteyen okuyucularımız direkt ilgili bölüme geçebilir. Yine de yazının tamamını okumanızı ve bestecileri tanımanızı öneriririm. Sizce Liszt nasıl birisi? Ya da Mozart nasıl birisi? Nedense genelimizin kapıldığı bir yanlış algı var. Bu bestecilerin müzikleri pekala harikadır. Liszt cidden virtüözite anlamında evet oldukça büyük şeyler başarmıştır. Mozart evet onlarca senfoni, sonat, opera yazmıştır. Bunlar oldukça büyük işlerdir. Fakat bu eserlerle bestecinin kişiliği arasında bir bağ kurmak mümkün müdür? Eserlerinin iyi olup olmaması, döneminde ya da günümüzde başarılı olup olmaması ile bir bestecinin kişiliğini anlayabilir miyiz? Bana oldukça zor geliyor bu durum. Sadece varsayımlardan ibaretmiş gibi. Fakat nedense herkesin aklında, genelleme yapıyorum siz onlardan biri olmayabilirsiniz, bu besteci muazzam birisidir eserleri harika ya da bu besteci böyle neşeli eserler yazıyorsa oldukça sevecen ve mutlu birisi olmalı gibi bir algı var. Bunun sebebini bilmesem de son zamanlarda çok rastlamaya başladım. Bu sebeple bu yazımın konusu sizi şaşırtacak. Başlık aynen doğrudur. Hiçbir eksiği ya da abartısı yoktur. Cidden Robert Schumann ve Franz Liszt ‘ kavga ‘ etmişlerdir. Bunu bazı insanlara anlattığımda ‘ onlardan beklenmezdi ‘ gibi bir tepki aldım. Bu yanlış bir tutumdur. Sebebi oldukça bariz bence. Bir insanın karakteri ve yaptığı işler arasında en azından müzikte sanıldığı gibi güçlü bir bağ olmayabilir. Bu demek değil ki yok. Tabi ki var. Özellikle Beethoven buna muazzam bir örnek. Beethoven cidden karakterini ve yaşadıklarını sonatlarına ya da senfonilerine muazzam aktaran bir bestecidir. Yine de bu o insanların iyi olup olmadıklarını bilmemize yetmez. Bu örneği ben Rachmaninoff’ta tatmıştım. Rachmaninoff ismini hatırlayamadığım ve açıkçası araştırdığımda da bulamadığım bir kadın tarafından ‘ yobaz ‘ ve ‘ sapık ‘ sözleriyle anlatılıyor. Bu öylesine bir anti mektup değil. Önemli birisinin bir mektubu ve günümüzde oldukça ismi geçen piyanistimiz İdil Biret’in de hocası. Bu türlü sebeplerdendir ki bu bizi yanıltmasın. Bir insanın kişiliğini her zaman eserlerinden ya da yaptığı işlerden tam olarak anlayamayız. Bu bölümü bu kadar uzatmamın sebebi yazıyı okurken yanlış fikirlere kapılmanızı önlemek istemem. Umuyorum ki bu amacıma ulaşmışımdır. Şimdi size hikayeyi anlatmadan önce Robert Schumann ve Liszt hakkında ufak bazı bilgiler vereyim. Detaylı bilgileri bir başka yazımda bulabilirsiniz. Özellikle Liszt’in hayatını anlattığım ‘ Macar Bir Virtüöz ‘ yazımda Liszt ile alakalı oldukça fazla bilgi bulabilirsiniz.

Robert Schumann’ın Hayatı

Robert Schumann ( 8 Haziran 1810, Zwickau, Almanya – 29 Temmuz 1856, Endenich, Bonn, Almanya ) Almanya’daki Romantik hareketin öncülerinden birisi olan Alman besteci ve müzik eleştirmendir. 8 Haziran 1810’da Almanya’nın Zwickau kentinde doğan Robert Schumann, kitap satıcısı Friedrich August Schumann ile Johanna Christiane Schnabel’in beş çocuğundan en gencidir. Babasının bu kitap sevgisinden dolayı kendisi de oldukça edebiyatla ilgilidir. Öyle ki sonrasında eleştiri dergisi çıkaracak ve oldukça sözü geçen bir yayın kurulunun kurucusu olacaktır. Bu dergide Chopin’i övmesiyle ünlenir. Chopin’in Mozart Çeşitlemeler’ini gördükten sonra ‘ Baylar ve bayanlar bu zarif dehanın önünde şapkalarımızı çıkaralım! ‘ demiştir dergisinde. Gençliğinde babasının kitaplığındaki Lord Byron ve Sir Walter Scott’un hikâyelerini okuyan Robert, ileride bir edebiyatçı belki de bir şair olmak isterdi. Müziğe de oldukça fazla ilgisi ve yeteneği olan Robert, çocuk yaşta piyano dersleri aldı ve babasının teşviğiyle küçük parçalar bestelemeye başladı. Edebiyat ve müzik, Schumann için sanatsal yaratıcılığının ortaya koymada kullanabileceği iki ayrı araçtı ve ileriki yıllarda piyano çalma olanağını yitirince, akıl hastanesine kaldırılıyor, yeteneklerinin çift yönlü gelişmesinin büyük faydasını gördü. Bu zamanında eşi olan Clara Schumann ve sonrasında dostu olacak olan Johannes Brahms ona çok yardımcı oldu. Clara ile aralarında 9 yaş vardı fakat bu engel değildi aşklarına. Oldukça uzun bir süre evlenme hayaliyle yaşadı çift. Clara’nın babasından yeterli izni alamayınca iş mahkemeye taşındı. Çift eninde sonunda mahkeme kararı ile evlendi. Evlilikleri oldukça mutlulukla geçtiyse de Robert’ın sağlık sorunları evliliklerinin erken bitmesine sebep oldu. Robert Schumann öldükten sonra Clara Schumann ve Johannes Brahms arasında tutkulu olabilecek bir aşk alevleniyorsa da Clara da Brahms da Robert’a duydukları saygıdan ve dönem şartlarından bu birlikteliğin olmayacağını biliyordu. İkili asla birlikte olma kararı almadı ve asla evlenmedi. Oldukça zayıf olsa da Clara ve Robert çiftinin çocuklarından birisinin Brahms’tan olabileceği öne sürülüyor. Bu iddia kanıtsız ve oldukça yanlıştır. En azından öyle tahmin ediyoruz. Ayrıa arada olan 13 yaş farkı da Brahms ve Clara’nın birlikteliğinin önündeki engellerden birisiydi. Clara’nın ölümü sonrası Brahms mektubunda şöyle bahseder: ” Bu hayatta en çok değer verdiğim varlığımı da kaybettim. Artık kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı. ” Clara’sız dünyada sadece 8-9 ay yaşadı. Sonrasında o da öldü.

Franz Liszt’in Hayatı

“Macar Bir Virtüöz: Franz Liszt” yazısından alıntılardır:

Kendisi 22 Kasım 1881 yılında Anna Liszt ve Adam Liszt’in oğlu olarak Doborjan köyünde, Macaristan’da doğdu. Babası Adam Liszt piyano, keman, çello ve gitar çalıyordu. Prens II. Nikolaus’un hizmetindeydi ve Haydn, Hummel, Beethoven gibi devleri çok yakından kişisel olarak tanıyordu. 6 yaşında Liszt, babasının piyano çalışını dikkatlice dinlemeye başladı. 7 yaşında Adam, Liszt’e piyanoyu öğretmeye başladı. 8 yaşında ilk beste çalışmalarına başlayan Liszt, o yaşlarda konserlere katılmaya da başlamıştı. Bu konserlerden sonra Liszt’e bir sürü sponsor, maddi destek teklif etti Viyana’da okuması için. Tabi Viyana artık eski Viyana değil fakat hala müziğin kalbiydi. ( Chopin de sonralardan Viyana’nın beklediği gibi çıkmadığını mektuplarına yazacaktı. ) Liszt orada Carl Czerny’den dersler almaya başladı. Kompozisyon derslerini ise Ferdinando Paer ve Antonio Salieri’den alıyordu. Liszt 1 Aralık 1822’de çıktığı konserde inanılmaz bir başarı elde etti, Beethoven ve Schubert ile de tanışma fırsatı yakaldı. Bu sıralarda Liszt’in yazdığı eserlerden birisi de Diabelli’nin Vals’i Üzerine Çeşitlemeler ki 33 Beethoven Çeşitlemesi’ne de benzer. Bu eserlerlden sonra Liszt, ” Çocuk Besteci ” olarak bilinmeye başladı. 1827 yılında ( Liszt 16 yaşında. ) babasının kaybı üzerine Liszt Paris’e taşınıyor 5 yıl için. Annesi ile birlikte ufak bir apartmanda yaşayan Liszt turnelere çıkmaktan vazgeçip parasını bazen sabahtan geceye kadar süren özel derslerden karşılıyordu. Öğrencilerine ulaşmak için şehrin dört bir yanına gidiyordu. Ayrıca bu yüzden Liszt’in sigara içme ve alkol kullanma gibi alışkanlıkları da yavaş yavaş hiç bitmeyecek bir şekilde başlıyordu. Takip eden yılda Liszt, öğrencilerinden birisi olan Caroline de Saint-Cricq’e aşık oldu. Karşılıklı hisseden Caroline ve Liszt’in önünde kızın babası 10. Charles’ın ticaret bakanı Pierre de Saint-Cricq vardı. Pierre, ilişkinin kesilmesinde ( nedense ) ısrar etti. Devamında Liszt çok hasta düştü ve bu olay hemen Paris gazetesinde çıktı. Liszt uzun bir süre derin ve karamsar bir pişmanlıkla dini düşündü. Annesinin engel olmasından önce Liszt, kiliseye katılmak bile istedi. Annesi bu duruma engel olsa da Liszt ilerleyen yıllarda bu tutkusunu sürdürecektir. ( Bu arada Liszt rahip ve piyanist olmanın yanında bir aranjör, organist, öğretmen, şef, virtüözdü. ) Liszt hayatının bu dönemlerinde birçok yazarla da tanışma fırsatı buldu. Bu yazarlar içinde Victor Hugo, Alphonse de Lamartine ve Heinrich Heine gibi isimler vardı. ( Liszt Romantik Dönem’de önemli bir besteciyken Victor Hugo da edebiyatın romantizminde çok etkilidir. ) Ayrıca ilginçtir ki hayatının yine bu dönemlerinde neredeyse hiçbir şey bestelemedi Liszt. 1830 yılında olan Temmuz Devrimi ona ” 3 Şanslı Gün ”ün olaylarına dayanan bir Devrimsel Senfoni yazması için bir ilham verdi. Liszt kendisini çevreleyen olaylara daha da ilgi gösterdi. 4 Aralık 1830 yılında Fantastik Senfoni’nin galasından bir gün önce Hector Berlioz ile tanıştı. Liszt için Berlioz’un müizği çok önemli bir yere sahiptir ve ayrıca Liszt’in sonrasında kabaca ” Şeytani Müzik ” olarak anılacak müziğinin temellerini Berlioz’dan aldığı söylenir. Liszt’in erken yaşamı ve çocukluğu aşağı yukarı bu önemli olaylara dayanır. Liszt sonraki yaşamında da oldukça görkemli yaşadı. Kadınları ve alkolü çok severdi. Çok yazdı çok aranje etti çok besteledi. Çok sevdi ve çok arkadaşı oldu. Tam bir şef ve virtüöz olan bu besteci, 31 Temmuz 1886 yılında Almanya’nın Bayreuth kentinde, 74 yaşında resmi olarak, kızı Cosima’nın ev sahipliğinde Bayreuth Festivali’nde kapmış olabileceği zatürree sonucu öldü.

Franz Liszt
Felix Mendelssohn

Robert Schumann ve Franz Liszt’in Kavgası

Konunun arka planını açıklamak oldukça uzun sürecektir. Size Mendelssohn’un Clara’nın hayatını açıklamam gerekmekte. Bu sebeple genel olarak bilgi sahibi olduğunuzu düşünerekten yazıya devam ediyorum. Bilgi sahibi olmayanlar Aydın Büke’nin yazdığı Romantizm’in Işığı Clara kitabını ya da benim Yarım Kalmış Bir Aşk yazımı okuyabilir.

Mendelssohn, Robert Schumann için oldukça büyük bir önem arz ediyordu. Bunun çeşitli sebepleri olsa da Robert Schumann ile Felix Mendelssohn’un ilişkileri harikaydı. İkisi de büyük besteciler olmalarına karşın oldukça saygılı ve birbirlerine karşı dürüsttü. Bir ihtiyaçları olduğunda Felix’in yardımına kesinlikle işk Robert koşardı. Bu da karşılıklıydı. Robert’ın bir ihtiyacı olduğunda hayatının aşkı Clara’dan sonra Felix koşardı yardımına. Bu etkileşim bir süre sonra kardeşliğe dönüştü. Bildiğiniz üzere Felix Mendelssohn oldukça hızlı yaşayan ve hızlı ölen birisidir. Oldukça zengindir ve çok erken yaşta ölmüştür. Chopin’e benzer bir yaş olan 38 yaşında ölmüştür besteci. Chopin de 39 yaşında ölmüştür. Mendelssohn bir devrimci değildir ya da bir öncü değildir. Yine de oldukça başarılı eserler verdiği olmuştur klasik müzik türünde. Yazdığı La Majör tonundaki 4 numaralı İtalyan Senfoni buna çok ama çok iyi bir örnektir. Ayrıca senfonilerinin yanında piyano konçertoları, sözsüz şarkılar da yazmıştır. Bu eserler piyano repartuvarında da oldukça büyük eserlerdir. Günümüzde şarkı kavramını piyano literatürüne ekleyen en önemli bestecilerden birisidir Felix Mendelssohn. Bu sebeplerden olacaktır ki zenginliği ve hızlı yaşamı ( Oldukça gezmeyi seven birisiydi. İtalyan Senfoni’yi de İtalya gezdisi sonrası aldığı ilhamla yazmıştır. ) onun erken ölümüne sebebiyet vermiştir. Bir beyin sarsıntısı geçirmesi sonucu zaten yarı felç olan Mendelssohn bu şekilde ölmüştür. Kız kardeşi Fanny’nin ölümü de onun stresini arttıran ve onu ölüme yaklaştıran etkenlerdendir. Robert’ın hayatında bu kadar önemli bir kişi olmasının bir sebebi daha var. Felix muazzam bir orkestra şefiydi. Bu sebeple Robert ve Clara’nın orkestra eserlerini o yönetiyordu sürekli. Ayrıca da Robert sıkıştığı zamanlarda şefliğe yarıma geliyordu çünkü Robert berbat bir şefti. Clara ona nazaran daha iyiydi. Kısaca ikili arasındaki bağ bu şekildedir.

Mendelssohn’un ölümü sonrasında Robert çok büyük bir depresyona girdi. En iyi arkadaşını kaybetmenin üzüntüsünü yaşayan Robert oldukça sinirli bir insan olmaya başladı. İsyan modunda takılıyordu her gün neredeyse. Felix’in ölümü onu, onun ve Clara’nın sandığından çok ama çok daha fazla etkilemişti. Birisi Felix hakkında ters bir şey desin ortalığı ayağa kaldırıyor hatta karışısındakine saldırıyordu. Bunu da arkadaşının namusunu ve saygısını, itibarını korumak adına yaptığını iddia ediyordu. Bir gün Robert, Clara çifti Liszt ve arkadaşları ile bir ziyafettedirler. Oldukça hoşsohbet bir ortam vardır. Liszt her zamanki gibi oldukça neşelidir ve oldukça fazla içmiştir. Konu bir şekilde Mendelssohn’a gelir çünkü o zamanlar Mendelssohn yeni ölmüştür. Bu türlü sebeplerden olacak ki konu Mendelssohn’a geldi. Robert oldukça dikkatli bir şekilde dinlemeye başladı masadakileri. Ortam gerginliğinin arttığını hisseden Clara Robert’a sakin olmasını söylese de Robert’ın kulağı Liszt’in dediklerinden başkasını duymuyordu. Liszt, Felix Mendelssohn’u oldukça aşağılıyor ve onu kötülüyordu. Başka bestecilerle de kıyaslıyordu ve onların yanında ne kadar küçük bir besteci olduğundan bahsediyordu. Robert daha fazla dayanamadı. Elindeki bardağı fırlattı ve Liszt’e yürüdü. Liszt’in boynundan tuttu kendine doğru çekti. Ellerini sıktı ve havaya kaldırdı. Liszt’e oldukça sert bir ifadeyle: ” Sen kim olduğunu sanıyorsun? Felix’in tırnağı olamaz saydığın o besteciler. Biz de dahil! ” dedi ve Liszt’i bıraktı. Odadan çok büyük bir sinirle çıktı. Kapıyı öyle güçlü çarptı ki bazı eşyalar yere düştü. Herkes şok olmuş bir biçimde Clara’ya ve Liszt’e bakıyordu. Liszt ne olduğunu anlamasa da sakin kaldı. Clara utancından yerin dibine girmişti. Liszt yavaşça Clara’ya yaklaştı. Clara’ya oldukça sessiz ve sakin bir şekilde: ” Bu dünyada benim gibi birisine bu şekilde davranıp bu üslupla konuşabilecek belki de bir kişi vardır. Bu da değerli kocanızdır. Verdiğim sevgiden ve duyduğum saygıdan dolayı ona kendisini iyi bilmesini ve toparlamasını söyleyiniz. ” dedi. Sonrasında iki bestecinin arası bir şekilde düzeldiyse de Robert asla eskisi gibi olmadı. Yavaş yavaş başlayan akıl sağlığı kayıpları, bestecinin sonu oldu. Sadece 46 sene yaşayan büyük deha doğduğu ülkede, Almanya’da Bonn’da vefat etti. Liszt, Robert’ın ölümünden sonra Robert’tan övgülerle bahsetti. Arkadaşının anısını her daim yaşattı ayrıca onu ve Clara’nın müziğini destekledi. Clara ise tam ters olarak Liszt’in müziğini her fırsatta yerden yere vurdu. Bu ayrı bir konu olsa da Liszt’in müziğinin oldukça alışılagelmişin dışında ve ‘ saçma sapan ‘ ( o dönemin müziklerine kıyasla ) olduğu bir gerçektir. Brahms’ın uyayuakalma hikayesi de bu bağlamda iyi bir örnektir.

Kapanış:

Bir yazının daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Umarım bu yazı size yeni bir şeyler katmıştır. Bilmediğiniz bilgileri öğretmiştir. Bir sonraki hafta “çarşamba yazılarında” görüşmek dileğiyle. Müzikle kalınız, hoşça kalınız!

Schumann’dan bir eser: https://www.youtube.com/watch?v=9PriQ9PD53c
Liszt’ten bir eser: https://www.youtube.com/watch?v=kD_HJCeaGsM

4 1 vote
Yazıyı Puanla
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments