Ben çocukluğumu İstanbul’a armağan ettim
İlklerimin şehri oldu İstanbul
Mesela bacasından çıkan kara dumanıyla
İlk İstanbul’da bindim vapura.
İlk simidimi yedim rıhtımdaki ağabeyden
Ve tabii ilk küfrü işittim sokaklarında.
Güzeldi çocukluğum.
Yoksa çocuk olmak mı güzeldi?
Mesela şimdi sana on kez aynı soruyu sorsam
Sinirlenmeden on kez cevaplar mısın?
Ya da döksem yere yanlışlıkla bir şey
Güler misin, ağlar mısın?
Parka gidelim diye tuttursam.
Sonra yine saklambaç oynasak da
Ben gözümü kapatınca görünmez olsam.
Geri dönmek istemesem eve.
Dönüş yolundaki dondurmacıdan
Dondurma alsam.
Şimdileri şaşkınım.
Çünkü zaman:
Dondurmanın yeterince hızlı yalayamadığım yerlerinin,
Eriyip aktığı gibi aktı.
Ve benim ruhumda,
Sabahları işe gitme telaşındaki insanların
telaşı var.
Yirmi kişilik otobüse kırk kişi binenlerin
baskısı var.
Şimdileri herkes,
Artık reşitsin diyor bana.
Kim bu Reşit yahu?
İstemiyorum ben Reşit falan olmak.
Adımı mı unuttunuz ne oldu?
Ve tabii zaman,
Hani eriyen bir dondurma gibi akıyordu ya
Yeni yeni bebeler doğdu ardı ardına.
Onlar armağan ederken
Çocukluklarını İstanbul’a
Ey İstanbul!
Ben de gençliğimi emanet ediyorum sana.